İşitme kaybı sebeplerini, hastalığın hangi bölgede görüldüğüne göre sınıflamak gerekir.
Dış Kulak ile İlgili Sebepler
Orta Kulak İle İlgili Sebepler:
İç Kulak ve İşitme Siniri ile İlgili Sebepler
İşitme kaybı bir hastalık olmayıp başka hastalıkların bir belirtisidir. Bu nedenle işitme kaybının tedavisinde altta yatan hastalığın tedavisiyle olmaktadır. İşitme kaybı yapan hastalıkların tedavileri, her hastalığın kendi bölümünde anlatılmıştır. Ancak burda bazı noktalara değinelim. Dış kulak yolundaki kulak kiri ya da yabancı cisimlerin tedavisi bunların çıkarılmasıdır. Orta kulak iltihapları genellikle antibiyotik ya da diğer ilaçlarla tedavi edilir. Kronik orta kulak iltihaplarında tedavi bazen ameliyattır. Orta kulaktaki üzengi kemikçiğinin kiraçlemünmesine bağlı gelişen otoskleroz adı verilen hastalıkta üzengi kemiği çıkarılarak yerine protez takılır. İç kulakla ilgili işitme kayıplarında, işitme kaybı genellikle kalıcıdır. Ancak tümörler bağlı işitme kayıplarında, işitme feda edilerek tümörün çıkarılması gerekir.
İşitme kaybı sebebini belirlemede ilk yapılan işlem kulağın muayenesidir. Bu muayene sırasında dış kulak veya kulak zarındaki bir hastalık kolayca görülebilir. Kulak zarının görüntüsü özellikle orta kulak iltihaplarında olduğu gibi, orta kulağın durumu hakkında da bilgi verir. Muayenenin normal olduğu durumlarda, işitme kaybı sebebinin daha çok iç kulakla ilgili olabileceği düşünülür ancak bunu belirlemek için bazı tetkikler yapılır.
Bu tetkikler;
İç kulak kireçlenmesi olarak bilinen otoskleroz hastalığı işitme kaybının sık görülen nedenlerinden birisidir. Otoskleroz hastalığında, üzengi kemikçiğinin iç kulak ile komşu olduğu duvarda düzensiz kemik gelişimi sonucu katılaşma olur ve üzengi kemiğinde hareket kısıtlanması meydana gelir. Buna bağlı olarak ses dalgaları iç kulak sıvılarına yeterli düzeyde iletilemez ve iletim tipi işitme kaybı meydana gelir. bu durumda iç kulak sağlamdır. yalnızca sesler iletilememektedir. Ancak hastalığın ilerleyen dönemlerinde bu yapısal bozukluk iç kulak duvarını da etkileyebilmektedir ve sensörinöral tip işitme kaybı da oluşabilmektedir.
Otoskleroz genetik geçişli bir hastalık olabilir. araştırmalar, genç-orta yaşlı kadınların daha fazla risk altında olduğunu göstermektedir. Ayrıca, hastalığın hamileliğe bağlı hormon değişikliği ilişkisinin de olduğu öne sürülmektedir. İşitme kaybı yanında hastalarda çınlama, baş dönmesi ve denge problemleri de görülebilmektedir.
Otoskleroz ön tanısı konulan hastalarda, hastalığın şiddeti ve hastanın tercihlerine göre tedavi planı yapılmaktadır. Yeni başlayan ve klinik olarak kişiyi çok fazla etkilemeyen durumlarda hasta işitme testleriyle takip edilebilir. İşitme kaybı sosyal yaşantısını etkileyen hastalar için, ameliyat ya da işitme cihazları ile rehabilitasyon tercih edilebilir.Bunların dışında hastalığın ilerlemesini yavaşlatan sodyum florür gibi bazı ilaç tedavileri de mevcuttur ancak bu ilaçlar çok tercih edilen tedavi yöntemi değildir.
Tinnitus dış bir akustik uyaran olmadan istemsiz olarak sesin algılanması olarak tanımlanmaktadır. Tinnitus; çınlama,vızıldama,zil çalması,dalga sesi,makine gürültüsü,kükreme,su veya dalga sesi şeklinde olabilir. Genel olarak tinnitus görülme sıklığı erişkin toplumun ortalama %10-15’i kadardır. Tinnitus oluşumuna yol açan ve tinnitusla ilişkili olan birçok durum vardır. En sık bilinen nedeni işitme kaybı olmakla birlikte aşağıdaki durumlar da eşlik etmektedir.
Bunlar:
Tedavi ise kliniğimizde bulunan saf ses odyometri ile özellikle çınlamanın (tinnitusun) frekans ve şiddeti belirlenmektedir. Hastaya eşik belirlendikten sonra uygulanan maske ile çınlamanın kaybolup kaybolmadığı sorulup buna uygun tedaviler için hasta yönlendirilmektedir.
Kliniğimizde bulunan saf ses odyometri ile özellikle çınlamanın (tinnitusun) frekans ve şiddeti belirlenmektedir. Hastaya eşik belirlendikten sonra uygulanan maske ile çınlamanın kaybolup kaybolmadığı sorulup buna uygun tedaviler için hasta yönlendirilmektedir.
Akut orta kulak iltihabı genelde çocuklarda görülen, kulak ağrısı, ateş halsizlik ve huzursuzluk gibi belirtilerle ortaya çıkan , orta kulakta mikroplar tarafından oluşturulan bir enfeksiyondur.
Akut orta kulak iltihabı, küçük çocuklarda; huzursuzluk, uyku hali ve beslenme bozukluğuna sebep olabilir. Daha büyük çocuklarda ise kulakta ağrı ve dolgunluk şikâyet meydana gelebilir. Ateş ise her yaşta grubundaki çocuklarda görülebilir. Bu belirtiler genellikle burun akıntısı, tıkanıklığı ya da öksürük gibi üst solunum yolu enfeksiyonu belirtileri ile ilişkilidir.
Orta kulak içinde cerahat birikmesi ağrıya neden olur ve kulak zarının titreşimini azaltır. Böylece geçici işitme kaybı meydana gelir. Ciddi kulak enfeksiyonları, orta kulaktaki sıvı kulak kanalına akmaya başlaması ile, kulak zarının yırtılmasına neden olabilir. Kulak zarındaki yırtılma kaynaklı delik, tedavi ile düzelebilir.
Araştırmalara göre tüm çocuklar arasında, üç yaşına kadar en az bir kez orta kulak iltihabı geçirmiş çocuk oranı %75’tir. Orta Kulak İltihapları, erkek çocuklarda, kızlara oranla daha çok görülür.
Kulak enfeksiyonları bulaşıcı değildir, ancak birçok çocukta soğuk algınlığı ya da diğer viral enfeksiyonu takiben kulak iltihabı gelişir ve bu enfeksiyonlar bulaşıcıdır.
Üst solunum yolu enfeksiyonları, akut orta kulak iltihabına zemin hazırlayabilir. Çocukların, çocuk bakım merkezleri, okul gibi yerlerde bulunması daha sık enfeksiyonla karşılaşma riskini arttırır.
Sigara dumanı gibi tahriş edici maddelere maruz kalmak da akut orta kulak iltihabına sebep olabilir. Yarık damak ya da Down Sendromu olan çocuklar, kulak enfeksiyonlarına daha yatkındır. Östaki tüplerindeki bazı sorunlar (tıkanma, yapısal bozukluk, inflamasyon vb.) akut orta kulak iltihabı riskini artıracaktır.
Altı aylık olana kadar orta kulak iltihabı geçiren çocuklar, ileride daha fazla orta kulak iltihabı geçirme eğilimindedirler.
Akut orta kulak iltihabı teşhisi koymak için üç kıstas vardır:
Tekrarlayan akut orta kulak iltihabı; altı ay içerisinde üç kez ya da yıl içinde dört kez tekrarlayan iltihap vakası olarak tanımlanır. Akut orta kulak iltihabı için henüz belirli, kesin bir test yöntemi geliştirilmemiştir. Kronik orta kulak iltihaplarında tanı koymak için bazı tetkikler gerekebilir.
Akut orta kulak iltihabının tedavisi çocuğun yaşı ve iltihabın belirtilerine bağlı olarak değişir. Tedavide genellikle ilk aşamada, takriben 10 günlük antibiyotik kullanımı önerilir. Antibiyotik tedavisine rağmen orta kulak iltihabı olan çocukların %40’ının kulağında tedaviden sonra üç aydan altı aya kadar sürebilecek olan geçici işitme kaybına neden olabilen sıvı kalır. Çocukların büyük çoğunluğunda bu sıvı kendiliğinden kaybolur. Oral yolla ilaç alamayan çocuklara enjeksiyon da yapılabilir ama üç günlük antibiyotik kullanımı tek enjeksiyondan daha etkilidir.
İltihabın tekrarladığı çocuklarda, sıvının orta kulaktan çıkmasını sağlayan kulak tüpü kullanımı önerilebilir. Ek olarak, eğer çocukta kulak zarı şişkinliği ve yoğun acı varsa, kulak zarına operasyon düşünebilir. Kulak zarı genelde bir hafta içerisinde iyileşir.
Normalde östaki borusu, sıvının tüp boyunca akmasına olanak sağlayarak birikimi önler. Kronik orta kulak iltihabı, zaman içinde gelişir ve çoğunlukla, çözülmeyen kronik orta kulak efüzyonu (sıvı) ile başlar. Uzun süre kalan sıvıya bakteriler bulaşır.
Akut bir enfeksiyonun ardından, kulak zarının arkasında, üç aya kadar sıvı (efüzyon) kaldığı durumlarda kronik orta kulak enfeksiyonu gelişebilir.
Kronik orta kulak iltihabındaki bakteriler genellikle akut orta kulak iltihabında bulunanlardan farklıdır. Bu nedenle, östaki borusunun çalışma düzenini bozan bir şey, kronik orta kulak iltihabına neden olabilir.
Kronik orta kulak iltihabı, orta kulakta ve kulak zarında devam eden bir hasara neden olabilir. Rahatsızlık genelde acısız ve ateş olmadan başlar. Kulaktaki basınç ya da zonklama aylarca hissedilebilir.
Kulak zarı (timpanik membran) ince ama güçlü olmasına yardımcı üç hassas katmana sahiptir. Kronik orta kulak iltihabı, kulak zarını zayıflatacak değişikliklere neden olur ve genellikle kulak zarında deliğe yol açar. Sonunda kulak zarı gücünü kaybeder ve orta kulak boşluğunun içine çökmeye başlar.
Kulak zarı çöktüğü zaman, orta kulak kemikleri (kemikçikleri) veya orta kulağın iç duvarının çevresi gibi orta kulak yapılarına eklenir. Bu durum, orta kulak üzerinden ses iletimini bozar ve işitme azalabilir.
Kronik orta kulak iltihaplarında tanı koymak için bazı tetkikler gerekebilir. Bunun için işitme testleri yapılır ve işitme kaybının derecesi belirlenir.
Orta kulaktaki basıncın arttığı durumlarda basınç ölçümü yapılır. Hastalığın şiddetini ve ameliyat durumunu belirlemek için bilgisayarlı tomografi (BT) kullanılabilir.
Başlangıçta, antibiyotiklerle enfeksiyon çözülebilir. Kulak zarında delinme varsa topikal antibiyotik damla da önerilebilir. Eğer kulak zarı veya kemikçik de çizilme (skar) varsa bu durum sadece antibiyotiklerle çözülemez. Bu durumda, kulak zarını onarmak, orta kulak ve mastoid kemikteki enfekte dokuyu ve izi kaldırmak için cerrahi işlem uygulanır.
Kronik orta kulak cerrahisinin ilk hedefi, enfeksiyonun tekrarlamamasını sağlamak için tüm enfekte dokuyu çıkarmaktır. Cerrahide ikinci hedef ise, sağlam kulak zarı ile orta kulak boşluğunu yeniden oluşturmaktır. Bu işlemler sonunda işitme tekrar sağlanabilir.
İşitmenin son hedef olması garip gelebilir, ama ilk iki hedef gerçekleştirilmezse, enfeksiyon tedavi edilmezse yeni bir enfeksiyonda işitme yine hasara uğrayacaktır ve işitme için yapılacak her şey boşa gidecektir.
Bu hastalarda orta kulaktaki enfeksiyon yatışmıştır. Orta kulakta aktif bir enflamatuar süreç yoktur. Ancak enfeksiyonun bir sekeli olarak kulak zarı delik kalmıştır. Bu delik çok küçük olabileceği gibi tüm kulak zarı total olarak da kayıp olabilir. Bu kulaklar her zaman enfeksiyonun tekrarlaması riski ile karşı karşıyadır. Enfeksiyon olduğunda kulakta akıntı başlar. Bu hastalarda kulak zarının delik olmasına bağlı olarak 20-40 dB civarında işitme kaybı mevcuttur. Eğer orta kulaktaki kemikçiklerde de hasar varsa işitme kaybı daha fazla olabilir. Erken dönmedeki kulak zarı delinmeleri kendiliğinden iyileşerek kapanabilir. Ancak süre uzadıkça kapanma şansı azalır ve süre 3 ayı geçmişse kendiliğinden kapanma şansı kalmaz. Böyle bir durumda kulak zarının timpanoplasti adı verilen ameliyatla tamir edilmesi gerekir.
Bu hastalarda kulak zarı delikdir ve orta kulakda aktif bir enflamatuar süreç mevcuttur. Buna bağlı olarak kulakta genellikle kötü kokulu bir akıntı mevcuttur. Hastada iletim tipi 30-60 dB işitme kaybı mevcuttur. Bu hastalarda kemikçik sistemde hasar olma şansı kuru kulaklara göre daha fazladır.
Bu hastalarda öncelikli olarak ilaç tedavisi ile enfeksiyonun kurutulması hedeflenir. Bu amaçla ağızdan antibiyotik kullanımı yanında kulağa antibiyotikli ve kortizonlu damla tatbik edilir. Eğer ilaç tedavisi ile enfeksiyon giderilir ve kulak kuru hale getirilirse daha sonra kulak zarındaki delik timpanoplasti ameliyatı ile onarılır. Ancak ilaç tedavisine rağmen kulak akıntısı kesilmezse bu hastalarda mutlaka cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Çünkü orta kulaktaki kronik enfeksiyon kemikçiklerin erimesine, menenjit, beyin absesi ve kalıcı işitme kaybı gibi ciddi problemlere neden olabilir. Bu hastalarda timpanomastoidektomi denilen yöntemle orta kulaktaki enfeksiyon temizlenir ve kulak zarı onarılır.
Enfeksiyon olmadan meydana gelen orta kulak iltihabı seröz orta kulak iltihabı olarak adlandırılır. Büyük geniz eti, sinüs hastalıkları, akut orta kulak iltihapları, alerji ve nadir olarak da tümörler seröz orta kulak iltihabına neden olabilir.
Östaki borusu işlevini yerine getirmediği zaman, kulak havalandırması gerçekleştirilemez. Bunun sonucunda sıvı, orta kulakta birikir. Bu durum, işitmenin azalmasına ve kulakta dolgunluk hissine yol açabilir.
Seröz orta kulak iltihabı, başlangıçta antibiyotik ile tedavi edilir. Ancak kişide iyileşme görülmezse kulak zarına havalandırma tüpü takılması gibi cerrahi tedaviler uygulanır. Kulak zarında incelme görüldüyse antibiyotiğe başlanmadan doğrudan cerrahi müdahale gerçekleştirilir. Eğer sorun geniz eti kaynaklı ise tedaviye ek olarak geniz etinin alınması da faydalı olacaktır.
Yüksek sese maruz kalmakla oluşan ”Akustik travma” ” çok şiddetli gürültünün sebep olduğu işitme kaybıdır. Gürültü aşırı yüksek veya uzun süreli olursa çınlama, uğultu ve beraberinde iç kulakta sensörinöral tip işitme kaybı oluşabilir.
Akustik travma en sık karşılaşılan işitme kaybı ve çınlama sebeplerindendir.
Top, tüfek, tabanca gibi ateşli silahlar ve patlayıcıların yaptığı ani gürültü akustik travmaya neden olabilir. Bazı kişiler için tek bir patlama sesi dahi akustik travma oluşması için yeterlidir. Genellikle patlayıcı ne denli güçlü ise sağırlık o denli çok olur. Kapalı ortamlardaki patlamalar açık havadakinden daha zararlıdır. Su altı patlamaları kulağa havadakinden çok daha fazla zarar verir.
İşitme kaybı, sıklıkla yüksek frekanslarda başlar. Tinnitus denilen çınlama,uğultu şikayeti hemen hemen daima vardır.
Gürültüye alışmak söz konusu değildir. Sadece herkesin etkilenmesi aynı değildir. Gürültü çok şiddetli olursa ve uzun sürerse iç kulaktaki sinir hücrelerinde tahribat artar daha fazla işitme siniri hasar görür. Ölü sinir hücrelerini hayata döndürmek mümkün değildir; hasar kalıcıdır. Giderek işitme azalır. Gürültü kaynaklı hasarlarda mevcut durum düzeltilmezse bile aşırı sesten korunarak ve tedavi ile hasarın ilerlemesi durdurulabilir.
İnsanların gürültüye karşı hassasiyetleri değişiktir.
Sesin yoğunluk veya şiddeti “desibel” cinsinden ifade edilir. Frekans, sesin saniyedeki titreşim sayısıdır. Ses, alçak frekanslarda “kalın (pes)”, yüksek frekanslarda “ince (tiz)” duyulur. Uzmanlar 85 desibel üzerindeki sese sürekli maruz kalmanın tehlikeli olabileceğinde anlaşmışlardır. İşitme kaybı başladığında ilk önce yüksek frekanslarda duyma azalır. Yüksek frekanslardaki kayıp, sesin yapısını da bozabilir; bu yüzden kişiler işitse bile işittiklerini tam olarak anlamakta zorluk çekerler. İşitme kaybı olanlar çoğunlukla birbirine benzeyen sesleri ayırt etmede zorlanırlar.
Kesinlikle vardır. Yüksek şiddette sese ne kadar uzun süre maruz kalınırsa, işitmede o kadar fazla hasar oluşur. Aynı zamanda ses kaynağına ne kadar yakın olunursa sesin şiddeti ve rahatsız ediciliği o kadar fazladır.
Her silah sesi, yakındaki kişilerin işitmesinde hasar meydana getirebilir. Uzun namlulu silahlar ve top daha şiddetli ses çıkardıkları için en riskli olanlardır. Fakat oyuncak silahlar bile yakınlığa bağlı olarak işitmede hasar meydana getirebilir.
Son zamanlarda gençlerde yapılan araştırmalarda çok gürültülü diskolarda ve kulaklıklarla yüksek sesli müzik dinleyenlerde önemli ölçüde sorun belirlenmiştir.
Çok gürültülü ortamlarda çalışanların işitme koruyucuları kullanmaları gerekir. Ayrıca çok gürültülü bir alet veya silah atışlarında da kullanılmalıdır.
İşyerinde günde sekiz saatten fazla 85dB veya yukarısında gürültüye izin verilmemelidir. Çalışılan alanda ortalama ses şiddeti sekiz saat süre ile 90 dB den yüksek ise işitme koruyucuları kullanılmalıdır.
Kulaklıklar ve kulak içine konan tıkaçlar zara ulaşan sesin şiddetini azaltmaya yararlar.
Kulak tıkaçları dış kulak yoluna takılırlar ve sesin şiddetini ve kulağa zarar vermesini azaltırlar. Bunların etkili olabilmesi için kulak yolunu tam tıkamaları gerekir. Çeşitli boyutlarda ve tiplerde olabilirler. Kullanırken temiz olmalarına ve dış kulak yolunu tahriş etmemelerine titizlik gösterilmelidir.
Tüm kulak kepçesini kapsayan kulaklıklar; bütün kulağı-kulak kepçesini kapsar ve baş üzerinden geçen bir bant ile iki kulaklık birbirine bağlıdır. Etkili olması için kulak kepçesini sıkıca kapatması gerekir.
Kulak kepçesinin iç boşluğunu ve dış kulak yolunu tam olarak kaplayan akrilik kalıplar; Bunlar işitme cihazları için yapılan kalıpların deliksiz şeklidir.
Dış kulak yoluna tıkamak için kullanılan hamur kıvamındaki silikon,sünger veya vazelinli pamuk tıkaçlar;
Kulak tıkaçları ve tam kulaklıklar sesin şiddetini 15 ile 30dB kadar azaltır. İkisi birbirine yakın olmakla birlikte kulak tıkaçları düşük frekanslarda daha fazla, tam kulaklıklar ise yüksek frekanslarda daha fazla etkilidirler.
Beraber kullanıldıklarında ek olarak 10-15dB daha fazla koruma sağlarlar. Gürültü 105 dB’den yüksekse beraber kullanımları önerilir.
Kulak kanalına sokulan basit pamuk sünger ve kâğıt benzeri tıkaçlar, yeterince etkili değildir, sadece 5-7dB kadar şiddeti azaltırlar.
İşitme kaybı, genellikle yıllar içerisinde gelişir. Ağrısız ve yavaş yavaş olduğu için farkına varmayabilirsiniz. İşitme azlığı ile birlikte çınlama ,uğultu varsa daha kolay fark edilebilir. Özellikle gürültülü ortamlarda insanların ne dediğinin anlaşılmaması, yüksek frekans işitme kaybının başlangıcı olabilir ve işitme testlerinin yapılması gerekir.
Orta kulak boşluğundaki enfeksiyon 3 aydan uzun süre devam ederse kronik kulak iltihabı adını alır.
Kronik kulak iltihapları ve kulak zarı delinmeleri genelde 3 ana bölümde incelenir
Barotravma, kulak zarının iç ve dış kısımları arasındaki basınç farklılıkları nedeniyle oluşan bir rahatsızlıktır. Orta kulak içindeki hava basıncı genellikle vücut dışındaki hava basıncı ile aynıdır. Östaki borusu; orta kulak, burun ve boğazın üst bölgesinin arasındaki bağlantıdır.
Yutkunma veya esneme, östaki borusunu açar ve hava basıncını kulak zarının her iki tarafında eşit tutarak, havanın orta kulak içine ve dışına akmasını sağlar. Östaki borusu bloke edilirse, orta kulaktaki hava basıncı ile kulak zarının dışındaki basınç farklı olur ve kulak tıkanıklığı ortaya çıkar.
Birçok kişi, zaman zaman barotravmayla karşılaşabilir. Kulak tıkanıklığı; uçuş, dalış ya da dağda sürüş gibi irtifa değişikliklerine sebep olan durumlarda yaşanır. Eğer alerji, soğuk algınlığı nedeniyle burun tıkanıklığı ya da bir üst solunum yolu enfeksiyonu varsa kulak tıkanıklığı görülme ihtimali daha yüksektir.
Östaki borusunun tıkanması, doğumdan önce (konjenital) de mevcut olabilir. Tıkanma ayrıca boğazda şişlik nedeniyle de oluşabilir.
Barotravma durumu ağır veya uzun süreli ise:
Barotravma, genellikle kötü huylu olmayan ve doktora gitmeden iyileşebilecek bir hastalıktır. Rahatsızlıkla oluşan işitme kaybı da geçicidir.
Olası komplikasyonlar ise;
Kulak tıkanıklığı yaşadığınızda, rahatsızlığı önce, bahsedilen tekniklerle gidermeye çalışın. Eğer sorun hala devam ediyorsa ve özellikle aşağıdaki semptomlar varsa bir sağlık kuruluşuna başvurun:
Kulak ağrısını ya da rahatsızlığını gidermek için öncelikle östaki borusu açılıp, basınç hafifletilmelidir. Bunun için kişi, sakız çiğneyebilir; nefes alıp, burun deliklerini ve ağzı kapatarak nefesi verebilir; şeker yiyebilir, esneyebilir.
Uçaktayken, iniş sırasında uyunmamalıdır. Bebek ve çocuklara iniş sırasında sıvı verilmelidir.
Dalgıçlar, suda inerken ve çıkarken dikkatli olmalıdır. Alerji ya da solunum yolu enfeksiyonu varken dalış yapmak tehlikeli olabilir. Eğer birkaç saat içerisinde kendi çabalarınızla durumunuz hafiflemez ise ya da travma ciddiyse tıbbi müdahale gerekebilir.
Tedavide aşağıdaki ilaçların kullanımı önerilebilir:
Cerrahi: Eğer östaki borusu bu müdahalelerle açılmıyorsa, cerrahi müdahale gerekebilir. Kulak zarında yapılacak bir kesiyle basınç, eşit ve akıcı hale getirilerek dışarı alınır (Miringotomi). Ancak, barotravma tedavisinde cerrahi müdahaleye çok fazla gerek görülmez. Eğer sık sık irtifa değişikliğine maruz kalma durumundaysanız ya da barotravmaya yatkınsanız kulak tüpü ameliyatı olabilirsiniz.
İç kulak ile beyin arasında işitme – denge siniri üzerinde oluşan iyi huylu tümöre verilen isimdir. İç kulakta yarım daire kanalları denilen denge bölümünden çıkan denge siniri ve koklea denilen işitme bölümünden çıkan işitme siniri beraberinde yüzün hareketini sağlayan sinir ile birlikte iç kulaktan beyne doğru giderler. Bu üç sinirin birlikte beyne geçtiği bu alanda oluşan iyi huylu bir tümördür. Çok yavaş büyür, bu yüzden şikayetler belirgin hale gelmeden yıllar boyu sürüyor olabilir.
Ortaya çıkan ilk şikayet genellikle kulak çınlamasıdır. Tümör büyüdükçe sinirin işitme bölümü de etkilenir ve işitme azlığı ortaya çıkar. Baş dönmesi genellikle görülmez, Ancak dengesizlik hissi olabilir.
İşitme testleri, denge testleri, bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans ile konur.
Tümör belirli büyüklüğün üzerinde ise operasyonla çıkartılmasıdır. Ameliyatın hem giriş yeri açısından ve hemde yapılış tekniği açısından pek çok farklı yöntem tanımlanmıştır. Ameliyattaki en önemli sorun yüz felci ve işitme kaybı gibi riskler taşımasıdır.
Halk arasında kristal oynaması olarak bilinen bppv en sık görülen vestibüler bozukluktur. Vertigonun kulağa bağlı en sık rastlanan nedenidir. Her yaşta görülse de en sık yetişkinlerde gözlenmektedir. Kadınlarda erkeklere göre 2-3 kat daha fazla gözlenmektedir. Hastalar başın açısal hareketleri ile tetiklenen, şiddetli olabilen kısa süreli baş dönmesi ataklarından yakınırlar.
BPPV nin tedavisi tanı testleri ile hangi kanalı etkilediği belirlenerek, etkilenen kanala uygun tedavi manevrası ile yapılmaktadır.Bu manevralar en yaygın kullanılan tedavi biçimleridir. Bunun dışında; denge fizik tedavi egzersizleri (vestibüler rehabilitasyon) ve farmakoterapi – cerrahi tedavileri kullanılmaktadır
Meniere hastalığı idiopatik,semptomatik endolenfatik hidrops olarak bilinir. 20 dk – 12 saat süren 2 veya daha fazla sayıda spontan olarak gelişen baş dönmesi atakları mevcuttur.
Etkilenen kulakta krizlerden en az bir tanesinin öncesinde veya sırasında odyolojik olarak düşük ve orta frekanslarda sensörinöral tipte işitme kaybı gözlenebilir. Ek olarak etkilenen kulakta dolgunluk,basınç hissi ve çınlama görülmektedir. Tedavisi medikal olarak yapılmaktadır.
Virüsler ile meydana geldiği düşünülen, ani başlayan, günler süren (1-7 gün), şiddetli baş dönmesi, bulantı,kusmanın eşlik ettiği, işitme ile bulguların görülmediği bir baş dönmesi nedenidir.
Bppv ve meniere hastalığından sonra 3.sıklıkta görülen periferik tipte baş dönmesidir.
En sık 35-50 yaş arasında görülmektedir.
Vestibüler nörinitin tedavisinde uzun süreli olmayan medikal tedavi ve sonrasında vestibüler rehabilitasyon uygulanmalıdır.
Vestibüler migren: Normal migrene benzer şekilde periyodik ataklar halinde ortaya çıkan baş ağrısının ara ara eşlik ettiği, baş dönmesine neden olan bir hastalıktır.Baş dönmesine ek olarak migrende gördüğümüz ışıktan ve sesten rahatsız olma. Gözlerinin önünde ışık çakmaları ve uçuşmalar, fiziksel aktivite artışı ile eşlik eden ağrının şiddetlenmesi ve kahve,çikolata, süt ve süt ürünleri tüketimi ile beraber tetiklenmesi gibi özellikleri de mevcuttur.
VNG testleri: Özel bir cihazla göze bilgisayar sistemi olan kameralı bir gözlük takılarak göz ve baş hareketlerinin ölçümlerinin yapılarak denge organları, beyin ve beyincik fonksiyonlarını değerlendiren testler bütünüdür.
Baş dönmesi(vertigo), dengesizlik hissi (dizziness), sersemlik hissi (unsteadiness) veya ataksi ile başvuran bütün hastalarda lezyon tarafı ve yerinin saptanması açısından önem taşımaktadır.
VNG TESTLERİ BU ALT BAŞLIKLARDAN OLUŞMAKTADIR.
Vestibüler rehabilitasyon; vestibüler organlarda zayıflığı olan (vestibüler nörinit, vestibüler migren,vb.) hastalarda denge kontrolünü ve yaşam kalitesini iyileştirmek, baş hareketleriyle görsel stabilizasyonu desteklemek, baş hareketi sırasında vestibüler-görsel etkileşimi geliştirmek ve statik ve dinamik duruş stabilitesini genişletmek için kullanılan basit, düşük maliyetli ve etkili bir tedavi yöntemidir. Tedavi genellikle 10-14 seans haftada 3 kere gün aşırı yapılmaktadır. Hastaya özgü bir program oluşturulup tamamen hastanın durumuna uygun egzersizler içermektedir.