Kotoplasti, kulak kıkırdağının yeniden şekillendirilmesi, gerekirse bir miktar kıkırdak dokusunun çıkarılması veya eklenmesi şeklinde yapılan bir operasyondur. Amaç doğal görünen bir kulak oluşturmaktır. Genellikle sorun doğumsaldır.
Operasyon sırasında kulağın arkasından küçük bir kesi yapılarak kıkırdağa ulaşılır. Uygulanacak tekniğe bağlı olarak kıkırdak yeniden şekillendirilir ve dikişlerle yeni şeklin kalıcı olması sağlanır. Burada simetri çok önemlidir. Deriye dikişler konulduktan sonra kulak bandajlanır.
Bir kulağı değerlendirirken kulağa değişik açılardan bakmak önemlidir. Tek bir yönden bakıldığında problem gizlenebilir. Bu nedenle, en iyi sonuç değişik açılardan kulağa bakıldığında aynı güzelliği algılıyorsak elde edilmiş olur. Güzel kulak aynı zamanda doğal görünen bir kulak anlamı da taşımalıdır. Kulak kıvrımları yumuşak ve çevresiyle uyumlu olmalıdır. Önden bakıldığında kulağın en dış kıvrımı önden görülmelidir. Kulağın başa göre projeksiyonu her bölgede aynı ve uyum içinde olmalıdır.
Kulağın şeklinin düzeltilmesi 1845’te Diffenbach’ın çalışmalarıyla önem kazanmaya başlamıştır. Luckett 1910’larda estetik kulak ameliyatlarına yeni bir kavram getirmiş, 1960’lı yıllardan itibaren de modern anlamda kulak estetiği yapılmaya başlanmıştır.
İşlem ortalama 60-90 dakika sürer. Kulak estetiği lokal anestezi altında erişkinlere yapılırken, çocuklarda genel anestezi tercih edilir.
Operasyondan sonra orta derecede bir ağrı olabilir. Bu, ilaçla engellenebilecek düzeydedir. Eğer ağrı buna rağmen 24 saatten fazla devam ederse veya daha da şiddetlenirse doktorunuza başvurmalısınız. Sarılmış olan kulak bandajı duruma göre 3-7 günde çıkarılır. Bundan sonra kulakları sabit pozisyonda tutmak ve korumak amacıyla tenisçi bandı takılması önerilecektir. Bunun, gece ve gündüz iki hafta ve ilave olarak yalnızca geceleri iki hafta kullanılması gerekecektir. En az 6 hafta spor yapılmaması gerekir. Kulak bandajı veya tenisçi bandajı takıldığı ve fiziksel temas gerektiren işler yapılmadığı taktirde 2-3 gün sonra okul veya işe dönülebilir.
Bu operasyon 5-6 yaştan itibaren herhangi bir yaşta yapılabilir. Operasyon sonrası kulaklar ortalama 1 ay içinde normal görünümüne kavuşur.
Kan toplanması (hematom): Nadir görülür. Kulak kıkırdağı ile derisi arasında kan toplanmasıdır. İyileşmeyi geciktirir ve enfeksiyona zemin hazırlar. Bu durumla karşılaşınca biriken kan boşaltılır ve pansuman uygulanır.
Sorunun tekrarlaması (relaps): Eğer operasyon sonrası bir travma olursa veya dikişler gevşerse problem tekrar nüks edebilir. Düzeltilmesi için işlem tekrarlanır.
Ameliyat izi: Bu işleme bağlı kulak arkasında kalabilecek izler fark edilmez. Bazen kulak önünden yapılan yaklaşımlarda, kulak ön kısmında ince çizgi şeklinde bir iz göze çarpabilir.
Simetri yetersizliği: Kulaklar arasında şekil ve dışa doğru projeksiyonda farklılıklar olabilir. Bu durumda yeniden müdahale gerekebilir.
Enfeksiyon: Oldukça nadirdir. Erken fark edilip tedavi edilmelidir.
Uygulanmış olan pansuman temiz ve kuru tutmaya çalışılmalıdır.
İlk günlerde aktiviteler kısıtlanmalıdır. Günlük ev içi aktiviteleri kısıtlanmasına gerek yoktur. Aşırı aktivite şişlik ve morlukların artmasına yol açar. Soğuk ve buz uygulaması şişliği, morluk ve ağrıyı azaltır. Buz uygulama esnasında rahatsızlık duyulursa ara vererek uygulanması uygun olur.
Şişliğin az olması için baş yukarıda olacak şekilde yatılmalıdır. Mümkün olduğunca 7-10 gün yan yatılmamalıdır. Bir ay oldukça yumuşak yastıkta yatılmalıdır.
Eğer gözlük kullanıyorsanız gözlüğün yara yerine gelen kısmı yaradan uzak kalacak şekilde yerleştirilmelidir.
Pansuman 3-5 gün sonra çıkarılacaktır. Pansuman çıkarıldıktan sonra kulaklar bükülmemeli ve çekilmemelidir.
Aşırı egzersiz ve aktivitelerden 4-6 hafta sakınılmalıdır. Kanama ve şişliğe yol açabilir.
Çocukların yaklaşık 3’te 1’inde geçirilen virüs kökenli üst solunum yolu enfeksiyonları sonrası orta kulaklarında sıvı toplanması durumu ortaya çıkabilir. Bu durum östaki borusunun fonksiyonunun bozulması ve fonksiyonel tıkanıklık oluşması sonucudur. Çoğu çocukta biriken bu sıvı 15 gün ila 1 ay içerisinde östaki borusu aracılığı ile tahliye olur ve orta kulak fonksiyonu düzelir. Sıvı birikiminin devam ettiği hastalarda ise zaman içerisinde orta kulağı kaplayan mukozada ve zarın kendisinde değişiklikler oluşmaya başlar. sıvı karakter değiştirerek jöle benzeri bir kıvam alır. Bu durum işitme kaybına yol açar.
Çocuk televizyonun sesini yüksek açmaya ya da ebeveynlerin söylediklerini tekrarlatmaya başlayabilir. Eğer böyle bir durum ortaya çıktıysa işitme kaybından şüphe etmek ve hekime başvurmak doğru olacaktır.
Genellikle çocukluk çağında yaşanılan orta kulak havalanması problemleri sonrası oluşur. Dış kulak yolu cildi ve kulak zarının orta kulağa doğru çökerek farklı bir karakter kazanması ve iltihap üreten bir doku haline gelmesidir. Bu doku orta kulak kemikçikleri ve kulak arkasındaki mastoid bölgede yer alan kemikçikleri yiyerek ilerler. İç kulağa ilerleyerek işitme kaybına ve baş dönmesi problemlerine yol açabilir. Bunun dışında komşu beyin dokusuna ilerlerse menenjit ve beyin apsesi gibi hayatı tehdit edecek ciddi komplikasyonlara yol açabilir.
Tedavisi ameliyatla bu iltihaplı dokunun tamamen temizlenmesi ve uygun durumlarda kemikçiklerin tamir edilerek işitmenin tekrar geri kazanılması şeklindedir.
Bazen bu durum doğuştan olarak da ortaya çıkabilir bazı durumlarda ise geçirilen dış kulak yolu enfeksiyonları ve travmalara bağlı olarak da oluşabilir.
Çok ileri derecede işitme kaybı olan ve işitme cihazından yarar göremeyen hastalarda doğrudan iç kulağa elektrot yerleştirerek işitmenin yeniden oluşturulmasını sağlayan cihazlardır. Doğuştan işitme kaybı olan hastalarda 4 yaşına kadar işitmesinin sonradan kaybeden ve konuşmayı sonradan öğrenen hastalarda ise yaş sınırlaması olmaksızın takılabilir. Bu teknoloji sayesinde doğuştan sağır dilsiz olarak yetişecek bireylerin konuşmayı öğrenmesi ve toplum içerisinde hiç işitme kaybı olmayan sağlıklı bireyler gibi yaşayabilmesi mümkün olmaktadır.
Bir çocuğun koklear implant için uygun aday olup olmadığı yapılacak testler ve konunun uzmanı odyologlar tarafından yapılan odyolojik değerlendirmeler sonrasında belli olur.
İç kulak kireçlenmesi olarak bilinen otoskleroz hastalığı işitme kaybının sık görülen nedenlerinden birisidir. Otoskleroz hastalığında, üzengi kemikçiğinin iç kulak ile komşu olduğu duvarda düzensiz kemik gelişimi sonucu katılaşma olur ve üzengi kemiğinde hareket kısıtlanması meydana gelir. Buna bağlı olarak ses dalgaları iç kulak sıvılarına yeterli düzeyde iletilemez ve iletim tipi işitme kaybı meydana gelir. bu durumda iç kulak sağlamdır. yalnızca sesler iletilememektedir. Ancak hastalığın ilerleyen dönemlerinde bu yapısal bozukluk iç kulak duvarını da etkileyebilmektedir ve sensörinöral tip işitme kaybı da oluşabilmektedir.
Otoskleroz genetik geçişli bir hastalık olabilir. araştırmalar, genç-orta yaşlı kadınların daha fazla risk altında olduğunu göstermektedir. Ayrıca, hastalığın hamileliğe bağlı hormon değişikliği ilişkisinin de olduğu öne sürülmektedir. İşitme kaybı yanında hastalarda çınlama, baş dönmesi ve denge problemleri de görülebilmektedir.
Kulak zarı delinmeleri ve kronik orta kulak hastalıklarında uygulanan “Timpanoplasti” ameliyatı teknik olarak kulak zarı ve orta kulaktaki işitme sisteminin onarılması aynı zamanda orta kulaktaki ve kulak arkasındaki mastoid kemik içindeki iltihabın temizlenmesi işlemidir.
Ameliyat, mevcut hastalığın boyutlarına göre sadece kulak zarındaki deliğin onarılması (miringoplasti), zar onarımı ile birlikte orta kulaktaki ses iletimini sağlayan kemikçik sisteminin onarılması (timpanoplasti), mastoid kemik içine ilerlemiş iltihabın temizlenmesi (mastoidektomi) ya da bu ameliyatların kombinasyonu (timpanomastoidektomi) şeklinde yapılabilmektedir.
Kulak zarında delik olan ancak önemli bir işitme kaybı olmayan ve kulağa su kaçmadıkça akıntı olmayan hastalarda bu deliğin kapatılmasına yönelik yapılacak ameliyat genel olarak kulağı banyo ve yüzme sırasında sudan koruma gerekliliğini ortadan kaldırarak hastanın hayat kalitesini artırmaya ve zaman içinde işitme kaybında oluşabilecek ilerlemeyi önlemeye yönelik olmakta ve hastanın tercihi doğrultusunda yapılmaktadır.
Hastanın kulağını sudan korumasına, burun ve sinüs bölgesinde kulak akıntısına neden olacak iltihap odağı bulunmamasına rağmen tekrarlayan kulak akıntıları izlenmesi halinde hem hayat kalitesini artırmak hem de işitme kaybının ilerlemesini veya iltihaba bağlı ciddi problemlerin oluşmasını önlemek amacı ile zardaki deliğin kapatılması gerekmektedir. Bu hastalarda aynı ameliyat sırasında hem zardaki delik kapatılmakta hem de sesi ileten küçük orta kulak kemikçiklerindeki problemlere müdahale edilmektedir.
Orta kulak ve mastoid kemik içerisinde kolesteatoma adı verilen ve kemiği eriterek ilerleyen iltihaplı dokunun saptanması durumunda mümkün olan en kısa zamanda ameliyat ile bu iltihabın temizlenmesi gerekir. Kolesteatomalı hastalarda işitme sisteminin korunması veya onarılması ikinci öncelikte olup asıl amaç yüz felci, iç kulak kaynaklı işitme kaybı ya da kafa içi komplikasyonların (menenjit, beyin apsesi vb) oluşmasına fırsat vermeden iltihabın temizlenmesidir
Ameliyatın tekniğine karar verilirken hastalığın durumu, deliğin zar üzerindeki yeri, kulak kanalının yapısı, ameliyat sırasında kulak arkasındaki mastoid kemiğe müdahale yapılıp yapılmayacağı, cerrahın ve nihayet hastanın tercihleri etkili olmaktadır.
Ameliyat sırasında orta kulak ve mastoid kemikte, mikroskop altında birbirinden çok farklı cerrahi teknikler uygulanmasına karşın hasta ve yakınlarının ameliyata dair görebildikleri ciltteki kesi ile sınırlı olduğundan sıklıkla bu konuda sorular sorulmaktadır.
Timpanoplasti ameliyatı kulak kanalı içinden, kulak içinden ya da kulak arkasından yapılan kesiler yolu ile gerçekleştirilebilmektedir. Sadece zardaki ufak bir deliği onarmak için ek bir kesi olmadan kulak kanalı yoluyla ameliyatyapılabilirken zarın orta ve arka kısmındaki deliklerde kulak içinden, zarın ön kısmındaki deliklerde ve mastoid kemiğe müdahale gereken durumlarda kulak arkasından kesi yapılarak uygulanan yaklaşım tercih edilmektedir. Bu konuda asıl karar verdirici faktör ise ameliyatı yapacak cerrahın tercihidir.
Kulak zarının onarılmasında en sık kullanılan doku şakak adalesinin kılıfıdır. Bu doku cerrahi sahaya yakın olduğundan ameliyat sırasında kolayca temin edilebilmektedir. Kulak kanalı önündeki kıkırdağın zarı ya da hazır materyaller (uygun işlemlerden geçirilmiş, steril beyin zarı parçaları gibi materyaller) de kullanılabilmektedir. Son yıllarda özellikle büyük deliklerde kulak kanalı önündeki kıkırdaktan elde edilen ince kıkırdak şeritler kullanılarak yapılan onarım (kıkırdak timpanoplasti) hem uygulama kolaylığı hem de sonuçların başarısı nedeni ile giderek daha fazla tercih edilmeye başlanmıştır.
İşitmeyi ileten kemikçiklerdeki hasar nedeni ile sesin iletimini sağlamaya yönelik bir onarım yapılması gerektiğinde çeşitli materyallerden yapılmış protezler, kulak kanalı önündeki kıkırdaktan elde edilen parçalar, orta kulak kemikçiklerinin kendisi gibi pek çok farklı malzeme pozisyon ve şekil verilerek kullanılabilmektedir.
Hastalar genellikle ameliyat sonrası birinci günde pansumanları yapılarak hastaneden taburcu olabilmektedirler.
Mastoid kemikte müdahale yapılmayan ameliyatlarda genellikle 10-14 gün sonunda dış kulak kanalındaki özel süngerler temizlenmekte ve hastaların kulaklarını sudan korumaları ve ameliyat bölgesindeki enfeksiyon ve reaksiyonları önlemek amacı ile antibiyotik ve kortizon içeren kulak damlaları kullanmaları önerilmektedir. Bu grupta iyileşme 3-4 hafta içinde tamamlanmaktadır. Genel olarak ilk ay içinde gribal enfeksiyonlardan, darbelerden korunmak, uçak seyahati yapmamak gerekir. Bu hastalarda ameliyatın teknik ve fonksiyonel başarı oranı patolojinin boyutuna ve ameliyat öncesi işitme seviyesine bağlı olmak kaydı ile genellikle oldukça iyi olmaktadır.
Ameliyat sırasında mastoid kemiğe müdahale yapılan hastalarda ise yapılan cerrahinin tipine göre değişen sürelerde çeşitli pansumanlar yapılması gerekmektedir. Bu grupta iyileşme daha uzun sürmekte, bu hastalarda gerçekleşen işitme kazancı genellikle diğer gruba kıyasla daha az olmaktadır.
Özellikle kolesteatomanın yüz siniri ve iç kulak komşuluğunda yerleşmiş olması durumunda sinire ve işitmeye zarar vermemek için bu bölgelerde kemik kazınamamakta ve geride hücresel düzeyde hastalık kalabilmektedir.
Bu durumdaki hastalarda kolesteatomanın tekrarlama riski yüksek olduğundan ameliyat sonrasında düzenli aralıklarla kontrol muayeneleri yapılmalıdır. Bu gruptaki hastalarda işitme iletim sisteminin onarılmasına yönelik müdahaleler, kolesteatoma küçük odaklar halinde tekrarladığında ya da 6-12 ay sonra yapılacak ikinci bakış kontrol ameliyatında yapılabilmektedir.
Sonuç olarak timpanoplasti ameliyatları için her hastaya uyacak standart bir yaklaşım bulunmamaktadır. Ameliyat sırasında kullanılacak cerrahi teknik ve uygulamaların seçiminde, özellikle kolesteatomalı vakalarda olmak üzere, çoğu zaman hastalığın ve hastanın özellikleri, cerrahi sırasında saptanan faktörler ve cerrahın deneyimleri etkili olmaktadır.